1935
6 Ekim
…
Ta başından, şiire yoğunluğunu
veren, aslında o güne kadar sezilemeyip birden çıkar yol olduğu anlaşılan iç
değerlerdir.
…
9 Ekim
…
Her şair tatmıştır acıyı,
şaşkınlığı, sevinci. Büyük şiir karşısında duyduğumuz hayranlık, hiçbir zaman
ondaki şaşırtıcı ustalıktan değil, içindeki yepyeni buluşlardan ileri gelir. Bir
sıfatın daha önce birlikte görülmediği bir isimle yan yana getirildiğini
gördüğümüzde heyecanlanıyorsak, bundaki incelik, yaratıcılık parıltısı, şairin
ustalığı değil, bu birleşmenin aydınlığa çıkardığı yeni gerçeklerden duyduğumuz
şaşkınlıktır bizi etkileyen.
İmgelerin etkileme gücü, üzerinde
durulmaya değer bir konu. Sözgelimi, bir turnanın, bir yılanın ya da bir
ağustosböceğinin; bir bahçenin, bir yosmanın ya da rüzgârın; bir öküzün, bir
tazının, bir yol kavşağının biçimleri. Her şeyden önce uzun soluklu eserlere
uygun imgelerdir bunlar, çünkü insanlara ilişkin önemli olguların titizlikle
anlatılması sürecinde dış nesnelere şöyle bir bakıvermeyi temsil ederler. Derin
bir soluk almak gibidirler, pencereden dışarı bakmak gibi. Süslü ayrıntılarına
rağmen, sert, çok renkli bir bütünden yalnız en gerekli çizgilerle yontulmuş
olmalarında yaratıcılarının bilinçaltı yalınlığını belli eden bir hava var. Basit
düşüncelerin doğal sınırlılığını koyuyorlar ortaya. Açıkça ve dürüst bir
tutumla bir araç olarak kullanıyorlar doğayı, anlatının özüne göre nitelikçe
daha aşağı bir şey gibi. Bir oyalanma gibi.
…
10 Kasım
…
Şiirlerimde rastlanan kimseler,
bir zamanlar bırakıp kaçtıkları köylerine dönen, oraya dönmekten sevinç duyan,
yalnız renkli ve çarpıcı şeyleri gören insanlardır; çalışmaktan pek
hoşlanmayan, en basit şeylerden tat alan, iriyarı, iyi yürekli, yargılarında
kesin, fazla acı çekemeyen, doğaya uymaktan ve bir kadının mutluluğundan
hoşnut, ama aynı zamanda özgürlüğün ve “kendi başına olmanın” tadına da
varabilen, her sabah yaşamaya yeniden başlamaya hazır insanlar…
…
29 Aralık
…
Şiir yazmakla bir konu üzerinde
çalışmak arasında bana daha fazla ve sürekli rahatlık vereni ikincisidir. Gel gelelim,
her zaman şiir yazmayı düşünerek çalıştığımı da unutmuyorum. Ama temelde,
insana can veren kanın akıp gittiği kapanmaz bir yaradır şiir yazmak.
…
1936
17 Şubat
…
Denklikler aramak, şiirleri
yazarken bunları (gizli konu/somut birlik ve aydınlanma/tinsel birlik) ortaya
koymak demektir; bunu yapmanın çeşitli yolları vardır: Doğayı (konular dünyası)
kesin bir bütün olarak değerlendirmeye alışmak; daha önceki şiirlerin
yankılarına ve çağrışımlarına sağduyulu şekilde kendini bırakmak; kısacası
konuların yerlerini hesaplayarak onları akıl yoluyla aramak ve aklı devreye
sokmaksızın, sezgisel yoldan geçmişin ritmik dalgasına kendini bırakmak. Bir şiir
yazarken kendi kendine, “Dünyanın zaten kısmen tanıdığım bir başka köşesini
keşfediyorum” demek, bilinenlere göndermelerle bu keşfin gerçekleşmesine
katkıda bulunmak, kısacası kendi geçmişinde nelerin iyi ve haklı olduğunu görmek.
Asla bilinmeze sıçradığını, bir sabah birden yeniden doğduğunu iddia etmemek. Önceki
akşamın izmaritlerinden yararlanıp zamanın –önce ile sonranın- yalnızca bir
saplantı olduğundan emin olmak. Ama hepsinden önemlisi yılanlaşmamak, asla
üstündeki deriyi atmamak; çünkü önceden yaşanmış olanlar dışında insanın elinde
kendine özgü, yaşanmış ne vardır ki? Öte yandan, dengeyi korumak, çünkü hâlâ
yaşamakta olduğu dışında ne yaşayacaktır ki insan?
…
10 Nisan
…
Her zaman ahlâk duygusuna sahip
bir insan sandım kendimi, çünkü geçirdiğim tatlı anlar –tam deyimi bu- yüzünden
ortaya çıkan sorunların üstüne üstüne gidip onlara bir çözüm bulacağım yerde,
birtakım kuruntulara kaptırdım kendimi.
…
En beylik, en umutsuz anlamıyla
bir enayiyim ben. Nasıl yaşayacağını bilemeyen,
ahlaki olgunluğa ulaşmamış, kendini bir şey sanan, intihar düşüncesinden bir
şeyler uman, ama bunu gerçekleştiremeyen bir adam.
…
26 Nisan
…
Dünyadaki korkunç şeylerin en
çirkini bir ülküye bağlanma alışkanlığıdır.
…
Bir kadına ondaki potansiyelden
söz eden kişi boynuzlanan ilk kişi olacaktır.
Matematiksel bir şeydir bu. Evet,
matematiksel.
…
5 Mayıs
…
Günaha girmek demek, yapmış
olduğun bir şey yüzünden, anlaşılmaz bir
şekilde, başına bir bela geleceğine, anlaşılmaz
bir düzenin bozulduğuna, bunun geçmiş ve gelecekteki birtakım aksaklıklar
zincirinin bir halkası olduğuna inanmak demektir. Yaşamak uzun bir toplama
işlemi gibidir, arada bir toplama yanlışı yaparsan, doğru sonucu hiçbir zaman
bulamazsın. Bir başka deyişle, zincirleme bir çarkın içinde kalırsın vb.
…
16 Mayıs
…
Herhangi bir sanat eserinin
yaratılması için o sanat dalıyla ilgili bir çevre gerekir.
…
13 Eylül
…
Gençliğimin sona erdiğini haber
veren belirtiler arasında en önemlisi artık edebiyata karşı büyük bir ilgi
duymayışım geliyor. Bir zamanlar her şeye rağmen duyduğum, manevi doğrular
bulma umuduyla açmıyorum kitapları artık. Okuyorum, daha da çok okuyabilmek istiyorum,
ama bir zamanlar yaptığım gibi, kitaplarda bulduğum çeşitli yaşantıları ne
heyecanla karşılıyorum ne de bunları parlak şiir öncesi ussal bir gürültüye
dönüştürüyorum. Torino sokaklarında dolaşırken de aynı şey oluyor. Bu yerleri
artık yaratma çabasını hızlandıran romantik, simgesel bir güç kaynağı olarak
görmüyorum. Her keresinde, “önceden yapılmış bu” demek geliyor içimden.
…
Şu var ki, gençliğimde de kendime
etik bir çerçeve belirliyordum; soğukkanlı araştırıcı konumunu bulunca, onu
yaşıyor ve yaratıda ondan yararlanıyordum. Şimdi yaratıda ondan yararlanmayı
ciddi olarak bir yana bıraktıktan sonra, yaşamanın bile bana yetmediğini fark
ediyorum.
…
15 Eylül
…
Şair miyim, yoksa duygularına
tutsak biri mi?
…
(devam edecek…)