Rüzgârlarım vardı, tanırdım: Gündoğrusu, Batı, Karayel.
Yosun ve balık kokan Lodos, dipdiri Poyraz. Gece kalır, ay çıkar: sabaha dek
sütliman. Sonra ürpertir yavaşça, nereden geldiği belirsiz, esmeye başlar, bir
bir yükselir, artar. Öğleye doğru kuzuya keser denizin üstü. Burunlardan
savurtma eser; kuytulara hafif esintilerle dolar. Yüzmeye giderim, yelin
tersine, rüzgâr almayan kumsala: Kole’ye ya da Aba’ya, Tatlısu’ya, Manastır’a…
Dönüşte oradadır, beni bekler patikanın tepesinde, teknedeysem burundaki kayada.
Serinletir, kucaklar, okşar. Sonra yemek, öğle uykusu, Çınaraltı’nda buluşmalar.
Rüzgâr hiç durmaz bu arada: kıyıda, sokakta, bahçede, dağda; bir o yana, bir bu
yana. Bilmem yaşam mıdır bir burgaçtan esip duran, hafifçecik ya da hoyrat,
üstümüze. Belki Zaman! Sıradan ve gündelik oysa. Kayıkta, küçük bayrağı uçurur
kıçta. Pruvada en eski kâkülümle oynar.
Samih Rifat
Ada
Sel Yayıncılık, 2001
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder