22 Kasım 2012 Perşembe

Rüzgâr


Rüzgârlarım vardı, tanırdım: Gündoğrusu, Batı, Karayel. Yosun ve balık kokan Lodos, dipdiri Poyraz. Gece kalır, ay çıkar: sabaha dek sütliman. Sonra ürpertir yavaşça, nereden geldiği belirsiz, esmeye başlar, bir bir yükselir, artar. Öğleye doğru kuzuya keser denizin üstü. Burunlardan savurtma eser; kuytulara hafif esintilerle dolar. Yüzmeye giderim, yelin tersine, rüzgâr almayan kumsala: Kole’ye ya da Aba’ya, Tatlısu’ya, Manastır’a… Dönüşte oradadır, beni bekler patikanın tepesinde, teknedeysem burundaki kayada. Serinletir, kucaklar, okşar. Sonra yemek, öğle uykusu, Çınaraltı’nda buluşmalar. Rüzgâr hiç durmaz bu arada: kıyıda, sokakta, bahçede, dağda; bir o yana, bir bu yana. Bilmem yaşam mıdır bir burgaçtan esip duran, hafifçecik ya da hoyrat, üstümüze. Belki Zaman! Sıradan ve gündelik oysa. Kayıkta, küçük bayrağı uçurur kıçta. Pruvada en eski kâkülümle oynar.

 

Samih Rifat

Ada

Sel Yayıncılık, 2001

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder